
Arkeolojinin, günümüzde çalışma alanları her ne kadar geniş olsa da yıllardır yeterince kıymet verilmeyen bir meslek olduğunu biliyoruz.
İlgili bölümü okuyan kişiler, çeşitli arkeolojik kazılarda veya müzelerde görev alabilmekte; ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığında çalışma imkânı bulabilmektedirler.
Peki bir arkeolog olmanın gerekleri nelerdir?
Sahada çalışanları değerlendirirsek;
Tarih öncesine dair bilgi toplamak için eski uygarlıkların geride bıraktığı mimari yapılar, eşyalar, kemikler, mağara resimleri gibi kalıntıları incelerler. Kullandıkları bir takım araç ve yöntemlerle elde ettikleri verileri incelemeye alırlar ve insanlığın geçmişini aydınlatıcı bilgilere ulaşırlar.
Her iş alanında olduğu gibi sahada çalışan arkeologların çalışma şartlarının birtakım zorlukları (hatta daha fazla) mevcuttur.
Yılın nerdeyse 150-200 gününü zorlu coğrafya şartlarında, farklı yöntemlerle kazı yapılacak coğrafi bölgenin verilerini toplayıp incelenmek; bölgenin analizini yaparak alanda meydana gelen topografik değişimleri tespit etmek ciddi emek işidir.
Fakat sektördeki temel sorunların başında ekonomik sıkıntılar geliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile çalışılan üniversitelerin sağladığı sınırlı miktarlardaki maddi desteklerle kazılar sürdürülüyor.
***
Bunları neden anlatıyorum?
Çünkü; Arkeologlar ek gösterge artışında mağduriyet yaşadılar.
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda değişiklik yapan ve kamuoyunda “3600 ek gösterge” olarak bilinen kanun değişikliği temmuz ayında Meclis Genel Kurulunda kabul edilerek Resmî Gazete ’de yayımlanmış ve hükümleri yılbaşından itibaren geçerli olmak üzere kanunlaşmıştı.
Arkeologlar Derneği de ek göstergesi 3600’e çıkarılacak meslek grupları arasında arkeologların da yer alması için yoğun bir çabalar yürüttü. Yıllardır süren bu mağduriyetin giderilmesi için Cumhurbaşkanlığına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, Hazine ve Maliye Bakanlığına yazılar gönderildi. Kültür Turizm ve Sanat Çalışanları Sendikası ile çeşitli görüşmeler yapılarak, neden arkeologların ek göstergesinin 3600’e çıkarılması gerektiği gerekçelerle ifade edildi.
“Arkeologlar bu coğrafyanın vazgeçilmez ve hakkı teslim edilmesi gereken meslek grupları arasındadır” diyen Şehit Gazi Kültür Sendikası Başkanı Fikret Özmen de konu hakkında mağduriyetlerini ve taleplerini ilettiler.
Başlangıçta, bu kanuna tabi dört meslek grubu (polis, hemşire, imam ve öğretmen) için ön görülen tasarının süreç içerisinde diğer meslek gruplarını da kapsayacak şekilde genişletilebileceği bilgisi edinilmişti.
Ancak; söz konusu tasarıda, kültürel mirasın korunması ve geleceğe taşınmasında hayati görev üstlenen Üniversitelerin Arkeoloji, Sanat Tarihi, Antropoloji, Hititoloji, Sümeroloji gibi bölümlerinden dört yıllık fakülte mezunu olup da görev yapan ihtisas uzmanları göz ardı edildi.
Bu bağlamda görevlerini icra eden kültür ve turizm meslek grupları, meslek hayatlarını arazi koşullarında geçiriyorlar. Arazi çalışmalarının yanı sıra kültürel mirasın korunması ve geleceğe taşınması noktasında bedenen, ruhen ve ekonomik anlamda yıpranarak büyük fedakarlıklar gösteriyorlar.
Buna rağmen arazi tazminatı, yıpranma payı, kıyafet yardımı, müze uzmanlarının zimmet tazminatı, kurul uzmanlarının hiçbir hakkı olmaması, fazla mesai vb. pek çok destekten faydalanamıyorlar.
***
Şehit Gazi Kültür Sendikasının beyanları da şu şekilde oldu;
“657 sayılı kanun kapsamında dört yıllık üniversiteden meslek unvanı ile mezun olup, bu unvan ile görev yapan, imza atan, mesleki sorumluluk alan, buna karşılık (iki yıllık ön lisans mezunları ile aynı statüde görülerek) 3600 ek gösterge dışında tutulan meslek grubunda sadece bizlerin olması, konunun çalışma hayatımız ve iş barışı açısından aciliyeti ve önemini ortaya koymaktadır. Tüm 657 ailesi içinde dört yıllık lisans mezunu olup mesleğini unvanı ile icra eden, bu unvan ile imza atan ve sorumluluk alan ve buna karşılık 2800 ek göstergede bırakılan tek meslek grubu biziz. Konunun önemi ve aciliyeti buradadır. Bizler hakkımız olmayan bir şeye talip değiliz. Meslek grubumuzun özlük hakları konusunda genel bir düzenleme yapılmasına ivedilikle ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak sürecin gündeme uygun şeklide yürütülmesini teminen öncelikli olarak 3600 (hatta mevcut düzenlemedeki denk meslek ve unvanlara bakıldığında 4200) ek gösterge konusunda adım atılması gerekli görülmektedir. Söz konusu Kanun değişikliğinin, ek gösterge belirleme yetkisini Sayın Cumhurbaşkanımıza veriyor olmasının sorunun çözümünde hızlı aksiyon alınmasına katkı sağlayacağına inanılmaktadır.”